28 Aralık 2014 Pazar

Blog Yazarlığı Devri Kapanıyor mu ?

Blog yazmak çoğumuzun işi,hobisi vazgeçemediğimiz uğraşlardan bir tanesi. Yıllardır insanlar blog açıyor, blog yazıyor ve yayınlıyor. Günümüz dünyasında popüler olmaya başlayan vine,youtube kanalları acaba ileri de blogların pabuçunu dama atabilir mi ? Bunu konuşalım.

 

bloggervsvlogger

 

Neden Blog Değil de Vlog?

 

Şu bir gerçek ki  vine ve youtube kanallarının önlenemez bir yükselişi var. Bu içerikler hem kolayca ve kısa sürede tüketilebiliyor. Ayrıca vlogger'lar içeriklerinden binlerce dolar para kazanabiliyorlar. Youtube kanallarında ürün tanıtımı yapan gamer ve vloggerlar iyi bir gelir elde edebiliyorlar.

 

Diğer cezbedici nokta vine ve youtube kanalları sosyal medya hesaplarıyla daha iç içe. Özellikle son yıllarda yükselişte olan ve yükselişini sürdüren instagram ve twitter gibi sosyal medya mecralarında vloggerlar anında binlerce insanla etkileşime geçebiliyorlar ve içeriklerini ulaştırabiliyorlar.

 

Blog yazmak sabır,teknik,azim isteyen bir iş. Ancak vloglarda öyle bir dert yok. Anında 6 saniyelik bir vine çekip takipçilerinizle paylaşabiliyorsunuz ve anında sonuç alabiliyorsunuz.

Ülkemizde okuma alışkanlığı fazla yok bu bir gerçek. İlk yazınızı okuyan çoğu ziyaretçi ikinci yazınızı okumayıp es geçiyor. Bu da bir gerçek. İnsanlar uzun ve sıkıcı blog yazıları yerine kolay tüketilebilen ve zamanınızı almayan vlogları izlemeyi tercih edeceklerdir doğal olarak.

 

Başka bir konu youtube kanalı sahibi ve vine üreten insanlar sosyal medya ve yazılı medya da daha çok yer buluyorlar. Çoğu televizyon programında kendilerini görebiliyoruz. Blog yazarak popüler olmak gerçekten zor bir iş. Yıllar istiyor. Tecrübe,emek istiyor. Ama vloglarda iş değişiyor. "15 dakikada ünlü olabiliyorsunuz"

 

Sonuç Olarak!

 

Bloglar gün geçtikçe kan kaybediyor. Tamamen tükenmez belki bloglar ama eskisi kadar internet dünyasında yer bulamaz kendisine diye düşünüyorum. İnsanların blog anlayışı değişiyor!. Artık sizin blogunuza özenle,uzunca,detayıyla  yazdığınız film tavsiyeleri içerikli yazılarınız yerine, "Hayatınızı değiştirecek 10 film" başlıklı madde madde listelenmiş,kısa açıklama ve bolca görsel kullanılmış yazıları okuyorlar. Çünkü kolayca ,kısa sürede tüketilebilir içerik insanlara daha çok cazip geliyor.

 

İnsanlar değişim istiyor. Vloglar,youtube kanalları, vinelar, son yıllarda açılmış onedio tarzı siteler insanların değişim ihtiyacını çoktan duymuş gibiler. Bu tip yeni gelişmeler, büyümesini sürdürecekler ve belkide çoğu blog yazarı bir vlogger olarak internet dünyasındaki hayatına böyle devam edecek, kim bilir ?

 

Yazar Hakkında: Mahir Haydar, 19 yaşında,5 yıldır blog yazıyor. Blogum: bildiginiyazar.blogspot.com
Sayfalarım: Facebook

22 Aralık 2014 Pazartesi

Blogunuzla Bağınızı Koparmayın

Herkesin blog yazmaya başlama hikayesi farklı olabilir. Kimi bir heves için başlar, kimi içini dökmek için, kimi bir internet fenomeni olmak için, kimi de gelir elde etmek için. Blog yazmaya başlama sebebi ve hikayesi ne olursa olsun geldiğimiz nokta aslında aynıdır. Zamanla gelen ziyaretçiler, bırakılan yorumlar, alınan reklam teklifleri… Artık blogunuz sizin yanı başınızdan asla ayırmak istemeyeceğiniz bir oyuncağınız hatta bir çocuğunuzdur. Her an ziyaret emek, yorumları kontrol etmek, sosyal medya hesaplarını güncellemek, maillere cevap vermek istersiniz.

 

Yıllar önce bunları yapmak için bir laptop ve internet bağlantısı gerekirken artık cebimizde taşıyabildiğimiz akıllı telefonlarla blogumuzla her an birlikte olabiliyoruz. Bu yüzden her bloggerın bir akıllı telefonu olması gerektiğini düşünüyorum. Akıllı telefonu olmayanlar ve yenilemek isteyenler için de ekonomik, şık ve işlevsel bir cihaz önermek istiyorum.

 

Vestel Venus 5.0 X ile Blogunuzla Bağınızı Koparmayın

 

Sizlere tanıtmak istediğim Vestel Venus 5.0 X tamamen yerli üretim ve A Design Award & Competition, Plus X Award gibi prestijli tasarım yarışmalarında kendi kategorisinde ödüller almış bir ürün.

 

5.0 X TEL

 

Vestel Venus 5.0 X’in yerli üretim olduğundan bahsetmiştim yukarda. Yerli üretim olmasının etkilerini melodilerde, temalarda ve içeriklerde rahatlıkla görebiliyorsunuz. Örneğin Türkiye’nin 7 bölgesini temsil eden yöresel ezgilerden birini melodi olarak seçebilir, sadece Venus telefonlar için hazırlanmış Mevlevi ve Terapi temalarını kullanabilir, ihtiyacınıza göre “Sürüş Modu, Uyku Modu, Çocuk Modu ve Toplantı Modu”  gibi modlar arasında kolayca geçiş yaparak kullanım kolaylığını üst boyutlara taşıyabilirsiniz.

 

Gelelim en çok merak ettiğiniz konulardan biri olan fiyat konusuna. Akıllı telefonlara binlerce lira verilmesi taraftarı değilim. Venus 5.0 X’i önermemdeki en büyük etkenlerden biri de fiyat/performans oranı. Bu kadar özelliğe ve performansa rağmen 649 TL fiyat gerçekten çok cazip. Venus 5.0 X’e Vestel mağazalarından, Vestel’in Vestel e-mağazasından ve Turkcell İletişim Merkezleri’nden kolayca ulaşabilirsiniz.

 

Yukarıda Venus 5.0 X’in fiyatının özellikleri ve performansı fazlasıyla karşıladığnı yazdım. Dilerseniz 649 TL’ye nasıl bir akıllı telefon sahibi olacağınızdan bahsedeyim.

 

Vestel Venus 5.0 X’in Özellikleri

 

  • Siyah veya beyaz renk seçeneği ve 5.0 inç ekran boyutu.
  • 540x960 ekran çözünürlüğü ve yüksek görüntü kalitesi.
  • 8 MP arka, 2 MP ön kamerası. Üstelik hiç bir uygulamaya gerek duymadan uygulayabileceğiniz efektler ve ayarlarla QR kod okuyucu da mevcut.
  • Android 4.3 işletim sistemi ve Dört çekirdekli, 1.2GHz Qualcomm Snapdragon 200 işlemci ile yükek performans.
  • Rahatlıkla her türlü uygulama ve oyunu çalıştırmanızı sağlayacak 1GB RAM ve 8GB ROM bellek.
  • Micro SD ile belleği 32 GB’a kadar çıkarabilme imkanı.
  • Micro USB girişi sayesinde farklı cihazlarda bağlantı kurma imkanı.
  • !!! Akıllı telefonlarda en büyük sorunun çabuk şarj bitmesini olduğunu bilirsiniz. Fakat Venus 5.0 X’in fazla güç tüketmeyen Snapdragon çipseti ve pil ömrü optimizasyonuna sahip olması sayesinde enerji tasarrufu sağlanıyor. Böylece cihaz, 1 tam gün boyunca rahatlıkla kullanılabiliyor.
  • Son olarak Vestel’in kendi uygulama ve hizmetlerinden bahsetmek istiyorum. Venus 5.0 X’in içindeki uygulamalardan Smart Remote ile telefonunuzu Vestel Smart TV kumandası olarak kullanabilir, faydalı ve eğlenceli bilgiler içeren Vestel Takvim uygulaması ile çeşitli sürpriz hediyeler kazanabilir, Smart Center uygulaması ile telefonunuzdaki resim, video ve müziklerinizi Vestel Smart TV’ye aktarabilirsiniz.
  • Ayrıca Vestel Cloud servisi ile 10 GB‘lık depolama alanı Venus Akıllı Telefon kullanıcıları için 2 yıl boyunca ücretsiz olarak sunuluyor.
  • !!! Venus 5.0 X’in Bluetooth ve GPS desteğinin yanında Wi-Fi ve 3G ile internete bağlanma imkanı mevcut. Ancak görüntülü konuşma ile ilgili yanlış bilinen bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Görüntülü konuşma bir telefon özelliği değildir. Telefonlara yüklenen Skype, Tango, Viber gibi uygulamalar aracılığıyla yapılır. Tüm bu uygulamaları Venus 5.0X’in içindeki Google Play’den ücretsiz indirebilirsiniz.

 

Ne dersiniz? Bu özelliklere bu fiyat sizce de çok cazip değil mi? Blogundan ayrı kalmak, bağını koparmak istemeyen bloggerlar için oldukça uygun bir akıllı telefon Vestel Venus 5.0 X. Akıllı telefon almak isteyenlerin mutlaka inceleyip değerlendirmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Blog Blogger İçin Midir Halk İçin Mi?

Öncelikle bu satırların yazarının Blog aleminde henüz çok yeni olduğunu söyleyerek başlamakta fayda var. Belki sizin de onlardan biri olduğunuz, her gün hemen hemen her yerde karşınıza çıkan tecrübeli “blogger” lardan değilim. Henüz birkaç ay önce açtığım, vakit buldukça ve elimden geldiğince özgün içeriklerle beslemeye çalıştığım liveaplus.com da, şu anda okuduğunuz Bloghocam veya benzeri uzun soluklu ve kaliteli bloglardan biri değil. İşin çok başındayım, acemisiyim anlayacağınız.

 

Bir işin acemisi olmak, üzerinde taşıdığı bir çok dezavantajın yanında çok da önemli bir avantaja sahip olmak demektir. Bir alemin içinde “acemi” olarak bulunurken, henüz o alemin bir parçası olmadığınız için aynı anda da dışarıdan nasıl göründüğünü bilirsiniz. Bu sayede objektif olabilir, henüz kazanmadığınız tecrübeden dolayı işinizi, o işi yapmayanların gözüyle görebilirsiniz.


Ben de blog yazmaya çalıştığım bu kısa zaman içerisinde gördüklerimi, bu yolculukta şu ana kadar yaşadıklarımı, hala işin acemisi olmanın avantajını kaybetmeden kelimelere dökmek istedim ve bunu da siz Bloghocam takipçileriyle paylaşmanın güzel olacağını düşündüm. Teknik konularda ahkam kesmek henüz haddime değil. Bu yazıda daha farklı sularda gezineceğiz.


Blog yazmak ve blog sayfası/sitesi yönetmek konularında çok fazla bilgi eksikliğim var. Bu yüzden bu konuda bulduğum her yazıyı, kaynağı okumaya çalışıyorum. Bloghocam da düzeyli ve doyurucu içeriği ile en sık başvurduğum kaynaklardan biri.


Okuduğum bu yazılardan gerçekten çok fazla ve değerli bilgiler edindim. Olumlu ve olumsuz anlamda değerli bilgiler.

 

blog


Gördüm ki herkesin blog yazmak için farklı sebepleri var. Takip ettiğim bunca yazıdaki tavsiyeler içinde bu konuda bahsedilen en yaygın sebep para ya da benzeri maddi çıkarlar kazanmak. Görünen o ki günümüz dünyasının en büyük trend ve aynı zamanda yanılgılarından biri olan “kısa sürede kazanmak” beklentisi aynı zamanda blog yazmaya karar vermekteki en büyük sebeplerden biri. Sosyal medyayı, gündemi ve günceli takip eden ortalama bir okur kısa süre içerisinde popülerleşen, meşhur olan, reklamlarda, filmlerde, dizilerde oynamaya başlayan, kitaplar yazan, çok satan gazetelerde köşe sahibi olan blogger’ları gördükçe bu işin kolay yoldan para ve ün kazanmak için geçerli bir yol olduğu fikrine kapılabiliyor. Tahmin ediyorum ki şöyle başlıyor olay: “Abi çevrem geniş, arkadaşlarım, arkadaşlarına yaysa, onlar kendi arkadaşlarına yaysa sonrası çorap söküğü gibi gelir. Kalemim zaten çok sağlam. Kısa sürede sayfaya reklam alırım. Sonra bir gazetede haber olsam, -ki bunu sağlayacak arkadaşlarım da var- oldu bitti. Ne kadar kolay değil mi? Mısır patlatmak gibi. Birkaç mısır tanesi patlayana kadar biraz beklersin. Sonrası patır patır kendiliğinden gelir.


Bu fikre nereden mi kapıldım? Şu ana kadar sayfamı nasıl geliştirebileceğimi öğrenmek için yaptığım araştırmalar sırasında en çok rastladığım makale konuları şöyle:

 

- Nasıl kolay yoldan reklam alınır?

- Nasıl kolay yoldan takipçi arttırılır?

- Nasıl kolay yoldan para kazanılır?

- Blog yazarak kolay yoldan para niçin kazanılmaz?

- Blog yazarak parak kazanmak için neler yapmak gerekir?

 

vb, vb.

 

İşin ilginç tarafı, itibar edilebilecek ve gerçekçi yanıtların büyük bölümünde yukarıdaki sorulara verilen tek cevap aşağı yukarı aynı: Sabır, sabır, sabır.

Genellikle şöyle başlıyor tüm yazılar: Blog yazarak kısa yoldan para kazanmak mümkün değildir.


Bu görüşe ben de katılıyorum. Göz önündeki başarılı örneklerin bir çoğu bu işin henüz yeni olduğu dönemlerde başlayıp yıllarca emek harcamış, bloglarını, kendilerinde var olan cevheri geniş kitlelere ulaştırmak için yeni bir mecra olarak başarı ile kullanmış ve henüz bu alanda çok fazla oyuncu olmadığı dönemde diğer sıradan örneklerin arasından kolaylıkla sıyrılmışlardan oluşuyor. Yani, sahada oyuncu azken kalitelileri kolaylıkla parlayarak diğerlerinden ayrılabiliyorlardı. Ancak şu anda durum böyle değil. Çok fazla blogger ve çok fazla blog var. Ve bu karmaşada diğerlerinden farklılaşmak artık o kadar da kolay olmasa gerek.

 

Bu durum sadece blog yazmak ile ilgili bir durum da değil zaten. Tüketim dünyasında yaşıyoruz ve birşeyleri tüketmek artık günün bir gereği. 90’ların sonu ve 2000’lerin başındaki “dot-com bubble” da benzer bir dönemin farklı biçimde yaşanmasından başka birşey değildi. Bir anda popülerleşen bir mecra, barındırdığı kanallar hızla artarken, yerini dolduran başka bir rakip mecranın ortaya çıkması ile popülerliğini aynı hızla yitirebiliyor.


Bu yüzdendir ki blog yazarken kalıcı olabilmek için en önemli gereksinim “Sabır”. Bir yandan sabrederek hızlı bir başarı beklememek gerekirken, diğer yandan da içeriğin önemini göz ardı etmeden üretmek gerekiyor. Yine okuduğum makalelerden gördüğüm kadarıyla, Bloglar ile ilgili bir yazı hazırlıyorsanız, mutlaka kullanmak gereken bir söylem daha var:  “content is king” yani “içerik kraldır” (böylece biz de bu yazımızda bu vecibeyi yerine getirmiş olduk).  Bu tam bir klişe. Ancak aynı oranda da gerçekçi bir söylem. Ormandaki en sağlıklı, en gürbüz, en parlak yapraklı ağaçlardan olmak lazım ki kuraklık geldiğinde ya da fırtına çıktığında ayakta kalabilesiniz. Bu yüzden yılmadan, usanmadan özgün içerik üretmek ve üretmeye devam etmek şart.

 
Sabır ve içerik, uzun zamandır bu işi yapanların süzgecinden geçerek yeni başlayanlara ilettikleri en değerli ve ortak iki tavsiye. Peki yeni bir blogger’ı bu işe iten yegane motivasyon para kazanmak ya da ünlü olmak mıdır? Bence değil. En azından benim için değil.

 
Beni bu zor ve uzun yolculuğa sürükleyen şey “kazanmak için üretmek” değil, "ürettiğim için paylaşmak” isteği oldu.

 
Çok uzun soluklu ve başarılı örnekler olmamasına rağmen bir süre amatörce öykü yazdım. “Yazmak” eylemi keyif verdikçe kafamdaki düşünceleri, öğrendiklerimi, beğendiklerimi yazıya dökme isteği beni içten içe kemirmeye başladı. Bunların kalıcı olabilmesi için “blog” iyi bir alternatif olarak göründü ve başladım. Başlangıçta “kendim için yazıyorum, okunmasam da olur” şeklinde düşünsem de, bloga yazı ekledikçe, okunuyor olmanın, yazmak kadar değerli olduğunu gördüm.


Sayfam şu anda çok kısıtlı bir kitleye hitap ediyor. Ancak birinci ve ikinci kuralı unutmuyorum. İçeriğim yeterince iyi ise zamanla daha çok okunacağını düşünüyorum. Bunu zaman gösterecek. Şu anda bana düşen, özel hayatımda bir yolunu bulup fırsatlar yaratarak kaliteli, en azından benim okuduğumda keyif alacağım içeriklerle sayfamı beslemek ve sonrasında beklemek.


Blogumu yayına aldığımdan beri geçen kısa süre içerisinde  beklediğim kadar olmasa da yakın çevremden bazı eleştiriler de aldım. En sık karşılaştığım eleştiri “yazıların çok uzun” şeklinde oldu. Doğrudur, uzun yazılar yazdım. Ancak, blogun orada olma sebebi “yazma isteği” olduğu için bu kaçınılmaz. Yazılarım uzun çünkü yazmak istiyorum. Bu kadar basit. Ancak uzun yazılar, yazanın taşıdığı motivasyonu okuyana aktaramıyor. Yukarıda da bahsettik, zaman tüketim zamanı. Zaman hız zamanı. Okuyucu da daha kısa sürede daha çok şey okumak istiyor. Bu yüzden “uzun yazı” çok da çekici gelmiyor. Buna bir orta yol bulmak gerektiğini görüyorum. (yılma okuyucu… evet bu yazı da gittikçe uzuyor biliyorum, ama lütfen yılma. buraya kadar geldiysen kalanını da okuyabilirsin, haydi gayret)

Araştırmalarımda gözlemlediğim bir başka tavsiye, bir blog içinde yer alan yazıların yelpazesini fazla geniş tutmamak gerektiği yönünde. Her konuda yazmak, her konuyu biliyor gibi görünmek olarak algılanabilirmiş. Bu da okuyucunun gözünde “samimiyetsiz” bir algı yaratmasına sebep olabilirmiş. Bir nevi hıncaluluçvari bir şekilde her konuda ahkam kesmemek gerekirmiş.

 
Saygı duyarım, ancak tam katılmıyorum. Yazılarımın amacı, ilgi alanıma giren konuları başkaları ile paylaşmak. Bu paylaşımların uzun vadeli olması için de mümkün olduğunca güncelden uzak kalarak, kalıcı ve “zamansız" yazılar olması, 5 yıl, 10 yıl sonra bile okunsa aynı tazeliği koruyor olabilmesi için gayret gösteriyorum. Bu amaçla öncelikle bildiklerimi yazarak başladım. Ancak, ilgi alanıma giren konular, bilmediğim bir çok detay da içeriyor. Bu sebeple araştırıyor, öğreniyorum. Yani yazmayı bir bakışla yeni bilgilere ulaşmak, yeni şeyler öğrenmek için bir araç olarak kullanıyorum. Ve burada herhangi bir samimiyetsizlik olduğuna inanmıyorum.

 

Samimiyet demişken, çevremden gelen bir başka eleştiriden de bahsederek yavaş yavaş yazıyı bağlayalım. Her yiğidin yoğurdu farklı yemesinde olduğu gibi, her blogger’ın tarzı farklı. Her blogun da rengi farklı. Görebildiğim kadarıyla çok samimi, okuyucusuyla çok içli dışlı, mizah tonunu oldukça üst seviyede tutarak yazan bloggerlar da var, TV’de bir siyasi programa konuşmacı olarak çıkmışçasına resmi yazanlar da. Hepsine saygım sonsuz. Tarz, tarzdır. Ancak, yazdığım yazılarda kullandığım dile dikkat etmeye çalışıyorum. Türkçe bilgim ortaöğrenimim sırasında öğrendiklerimden aklımda kalanlar kadar. Bazı hatalar yapıyorum ki bu çok normal. Elimden geldiğince bunu azaltmaya çalışıyorum. Ancak yazarken kullanılan dilin, okuyucuya olan saygı seviyesini bozmaması gerektiğini düşünüyorum. Yani, günlük dil kullanmak, okuyucu ile samimi olmak adına Türkçe’nin temel kurallarının bile yok sayılarak yazılmasını doğru bulmuyorum. Samimiyet adına Türkçe’yi bozmak yanlış bence.


Son olarak madalyonun bir de diğer tarafına göz atmak istiyorum. Olaya tam ters yönden bakarsak, okuyucunun da bazı sorumlulukları mevcut. Bu yolda tecrübe kazanmaya çalışan tüm blogger’ların mutlaka bir geri bildirime ihtiyaçları vardır. Okuyucu, takip ettiği bloglar ve okuduğu yazılar hakkında samimi (bu “samimiyet" yine çıktı karşımıza), objektif ve mümkün olduğu kadar detaylı yorumlarını direk olarak yazara iletmelidir. Bu sayede yazarın hem hatalarını hem de okuyucu beklentilerini anlaması ve kendisini geliştirmesinin mümkün olacağı gerçeği akılda tutulmalıdır.

 
Yazının başlığına geri dönerek bitirmek gerekirse, blog yazmak blogger’ın hem kendisine hem de okuyucusuna bir borç ödemesi olarak algılanmalıdır. Blogger hem kendi yazma isteğine hem de okuyucunun okuma arzusuna karşı sorumluluk taşımalıdır. Yani blog hem blogger içindir hem de halk için.

 

Yazar hakkında: Altuğ Tatlı; 43 yaşında, evli ve iki kız çocuk babasıyım. Bir otomotiv firmasında Bilgi İşlem Yöneticisi olarak çalışıyorum. 2014 Temmuz’unda liveaplus.com ‘u yayına açtım ve işlerimden fırsat buldukça burada hayata dair yazılar yazmaya çalışıyorum.www.facebook.com/liveaplus

16 Aralık 2014 Salı

2014 Yılını Hangi Olaylar, Anlar, Kişiler Belirledi?


Her yıl bizi güldüren, eğlendiren ya da ekranlara kilitleyen anları Yılın Arama Trendleri listelerimize yansıtıyoruz. Bu yıl sevilen bir komedyenin ölümüyle sarsıldığımız, korkunç bir uçak kazasıyla ilgili haberleri ve endişe verici bir hastalıkla ilgili gelişmeleri takip ettiğimiz bir yıl oldu.



Türkiye 2014'de neleri aradı?

Türkiye'de farklı kategorilerden oluşan trend listelerinde kişilerde Nejat İşler, dizilerde Kiraz Mevsimi, şarkılarda da “Bu Şarkı Kalbimin Tek Sahibine” (İrem Derici) ilk sıralarda yer aldı. Türkiye’de en çok aranan sözcükler ise sırasıyla “Seçim Sonuçları”, “Dünya Kupası 2014” ve “Soma” oldu.
• Yemek tarifinde “Mercimek Köftesi”, ‘nasıl yapılır?’ sorgularında ise “Baklava Nasıl Yapılır?” liste başına çıkarak Türk insanının yemek konusuna olan ilgisini net şekilde ortaya koydu.
• Türkiye’de en çok aranan filmler listesinde “Recep İvedik 4”, TV programlarında ise “Arkadaşım Hoşgeldin” başı çekerken, yılın en çok aranan kişiler listesinde ilk sıralarda “Nejat İşler”, “Berkin Elvan” ve Ekmeleddin İhsanoğlu yer aldı.


En Çok Aranan Genel Başlıklar
1. Seçim Sonuçları
2. Dünya Kupası 2014
3. Soma
4. Flappy Bird
5. Kobani
6. IŞİD
7. ALS Hastalığı
8. Selfie
9. Torba Yasa
10. Gazze

Trend Olan İsimler
1. Nejat İşler
2. Berkin Elvan
3. Ekmeleddin İhsanoğlu
4. İrem Derici
5. Kenan Işık
6. Nur Bozar
7. Robin Williams
8. Mehmet Pişkin
9. Murat Göğebakan
10. Deniz Seki

Trend Olan Şarkılar
1. Bu Şarkı Kalbimin Tek Sahibine- İrem Derici
2. Vaziyetler- Sıla
3. Yeniden- Yalın
4. Naber- Hande Yener
5. Koltuk- Demet Akalın
6. Kanatlarım Var Ruhumda- Nil
7. Nerdesin Aşkım- Hadise
8. Ayy- Oğuzhan Koç
9. Hop De- Tarkan
10. Saki- Sıla

Trend Olan Diziler
1. Kiraz Mevsimi
2. Güneşi Beklerken
3. Kaçak Gelinler
4. Kardeş Payı
5. Medcezir
6. Ulan İstanbul
7. Güllerin Savaşı
8. Küçük Ağa
9. Kara Para Aşk
10. Reaksiyon

Trend Olan Filmler
1. Recep İvedik 4
2. Düğün Dernek
3. Eyvah eyvah 3
4. Nymphomaniac
5. Hükümet Kadın2
6. İncir Reçeli2
7. İnterstellar
8. Mandıra Filozofu
9. Çılgın Dersane3
10. Unutursam Fısılda

Trend Olan TV Programları

1. Arkadaşım Hoşgeldin
2. Bu Tarz Benim
3. Survivor 2014
4. Canım Kardeşim
5. Güldür Güldür
6. Niloya
7. X Factor
8. Ütopya
9. O Ses Çocuklar
10. Peppe

En Çok Aranan Yemek Tarifleri
11. Mercimek Köftesi
12. Çıtırbörek
13. Yalancı Baklava
14. Helva
15. Cordon Bleu
16. Osmanlı Şerbeti
17. Saç Kavurma
18. Firik Pilavı
19. Pırasa Yemeği
20. Ağlayan Pasta


En Çok Aranan “Nasıl Yapılır?” Başlıkları

1. Baklava nasıl yapılır
2. Squat Nasıl Yapılır
3. Ombre nasıl yapılır
4. Makaron nasıl yapılır
5. Kürdan nasıl yapılır
6. Vals nasıl yapılır
7. Kolye nasıl yapılır
8. Patchwork nasıl yapılır
9. Lolaz nasıl yapılır
10. Mıhlama Nasıl yapılır


Dünya neleri merak etti detaylar için, google.com/2014

15 Aralık 2014 Pazartesi

Çöp Site Yapmaktan Korkmayın

Blog yazarı olmak başlı başına belirli teknik bilgi ve donanım isterken, sıfırdan bu işe soyunmak ancak cesur insanların atacağı bir adımdır. Tarih çok az cesur insanı Kahraman yapmıştır. Amacınız kahraman olmak değilse, blog yazmaya hemen bugün başlamalısınız. Blog Hocam ı takip ettiğinize göre hepiniz blog yazarlığının belli bir evresinde olmalısınız. Kiminiz daha yeni emeklemeye başlamadınız, kiminiz sitenize ziyaretçi çekme derdine düştünüz, kiminiz ise artık meyveleri topluyorsunuz. Meyveleri toplayan yazarları blog yazmaya başladığı günlere götürecek, emekleyen ve arayış içine olanlara yol göstermesini hedeflediğim Çöp Site Yapmaktan Korkmayın adlı yazım için BH ye hoş geldiniz.

 

Blog yazarlığı üzerine üç bölümden oluşan yazımızın ilk paragrafını, işin henüz başında olanlar için yazıyorum. Blog yazarlığı aşama kaydetme üzerine kurulmuş bir sistemin önemli halkalarından biridir. Öncelikle bu sistemin ne olduğunu kavramak gerekir. Blog yazmak lise yıllarında bir şeyler karalamaya benzemez. İçimi dökeyim rahatlarım yada ben farklıyım, hayatımı yazsam roman olur demekle de bir şey olmaz. Peki nasıl olur? Bunu zamanla öğreneceksiniz. Benim sizler için üzerinde duracağım konu ise, blog yazmaya başladığınızda olmuyor, bu temanın şusu eksik, diğerinin rengi kaçık, bu konuyu yazmaktan sıkıldım gibi mazeretlerle çöp site oluşturup bu işten sıkılmanız. Geriye dönüp baktığınızda arkanızda üç beş tane çöp site bırakmamışsanız daha gideceğiniz çok yol var demektir. Çok nadir istisnalar hariç. Evde yazar gibi. Yanılmıyorsam ilk seferinde tutturdu bu işi.

 

Bu iş teknik bilgi gerektirir demiştim ya, işte siz farkında olmadan o beğenmediğiniz çöp sitelerde buna sahip oluyorsunuz. Saatlerce araştırıp yaptığınız bir yeniliğin sevinci ile sayfanızı yayınladığınızda sizden başka beğenen olmayınca, bir şeylerin yanlış gittiğini daha iyi anlıyorsunuz. Tüm çabanıza rağmen google aramalardan trafik alamıyorsanız. Gözünüz aydın nur topu gibi bir çöp siteniz oldu demektir. Bir saniye hemen moraliniz bozulmasın. Bu sizin bir sonraki blogunuzda yere daha sağlam basmanızı sağlayacak. İkinci, üçüncü denemelerinizde de farklı farklı sebeplerden dolayı yine sitenizin çöp site kategorisinde yer alması muhtemeldir. Çünkü siz sıfırdan başladınız. Düşmeden yürüyemez, yürümeden koşamazsınız. Bu sebeple Çöp Site Yapmaktan Korkmayın! Diyorum.

 

Bende tıpkı sizler gibi deneme yanılma yöntemini kullandım. Kuş uçmaz kervan geçmez yazılarım çok oldu. Yukarıda kırmızı renkle belirttiğim cümle öylesine laf olsun torba dolsun diye söylenmiş bir şey değil. Bu işte aşama kaydedemeyen, kendini kaybeder. Sizlerde gelişime açık olmalısınız. 5 yıldır bu işin içindeyim. 6 ay kimsenin uğramadığı sitemde oldu. Bir gece 55.000 kişi gördüğüm sitemde.

 

İlk yorumu almak için aylarca beklediğim zamanları da yine ben yaşadım. Bugün tüm deneyimimi E Aktuel Ürünler adlı blog için kullanıyorum. Sonuçlar ise beni memnun edici noktada. Tam bir aylık site. İşte size rakamlarla Çöp Site Yapmaktan, Google Uyumlu Blog yapmaya geçişin bir göstergesi.

 

istatistik

 

İlk hafta 13 Kasım 2014 tarihinde 113 olan sayfa görüntülenme, 1 ayın sonunda 600 ortalamayı yakalamış durumda. Peki ne yaptım da bunu rakamları 1 ayda yakaladım. Bu trafiğin kaynağı ne?  % 68 Organik aramalar desem daha da şaşırırsınız değil mi? Evet arkadaşlar işin sırrı çöp site yapmaktan geçiyor. Korkmayın ben 1,5 yıl emek verdiğim siteyi bir gecede sildim attım. Edindiğiniz tecrübe sizin en büyük karınız olacak. Sadece 1 aylık olması sizi şaşırtmasın. Ardında Blog Hocam da geçen onlarca saat, Ehli Blog da okunan bir düzine makale, Evde Yazar ın gece kokan çiçeği "Adı Şebboy muşu var". Daha ismini yazamadığım bir yığın  blogcu.

 

Çok fazla değil 3-5 tane kaliteli ve düzenli içerik giren blog takip edip, gelişimizi sürdürmeniz kendinize blogunuza yapacağınız en büyük iyilik olacaktır.

 

Yazar Hakkında: Merhaba ben Selahattin Barışkan, 2010 yılında Dünyanın en büyük çöplüğü olarak gördüğüm İnternet ortamına sıfır bilgi ile giriş yapan, ardında 6 tane çöp site bırakan, bugün bilgi ve birikimimi E Aktuel Ürünler .com için kullanan sizin gibi biriyim.

9 Aralık 2014 Salı

2014'ün Popüler YouTube Videoları: #YouTubeRewind 2014

2014 pop kültürü tarihinde yerini alacak anlarla dolu bir yıl oldu: Polonya caddelerinde bir Örümcek Köpek’ten kaçılan, New York’ta 10 saat boyunca kadın olarak yürünen ve tamamen yabancı biriyle yaşanan ilk öpücüğün paylaşıldığı bir yıl... Evet, bazen güldük, bazen ağladık, bazen de biraz rahatlamak için Let It Go şarkısına herhalde milyonlarca kez eşlik ettik.

2014’ü damga vuran insanları ve anları kutlamak amacıyla geleneksel bir yılı özetleyen 'Rewind' videomuz için 120 yaratıcıyı bir araya getirdik. Japonya, Almanya, İsrail, Meksika, Fransa ve daha dünyanın pek çok yerinden katılımla şimdiye kadarki en geniş kapsamlı ‘Rewind’ ortaya çıktı…




Görüş, paylaşım, yorum ve beğeniler doğrultusunda belirlenen 2014 yılının trend yaratan videolarının listesini sizlere sunmanın heyecanını yaşıyoruz. Bu yılki liste sosyal deneyler, geleneksel medya ve yaratıcıların yanı sıra muzip karakterler ve reklamları da içeren zengin bir çeşitlilik sunuyor. Bu 10 video toplamda yüz milyonlarca içerik takip eden kişi tarafından görüntülenirken, kümülatif olarak 21 milyon aboneye ulaştı.

Global Liste
1. Mutant Giant Spider Dog (SA Wardega) - SA Wardega
2. Nike Football: Winner Stays. ft. Ronaldo, Neymar Jr., Rooney, Ibrahimović, Iniesta & more - Nike Football
3. FIRST KISS - Tatia PIlieva
4. The Voice IT | Serie 2 | Blind 2 | Suor Cristina Scuccia - #TEAMJ-AX - TheVoiceOf Italy
5. iPhone 6 Plus Bend Test - Unbox Therapy
6. Bars & Melody - Simon Cowell's Golden Buzzer act | Britain's Got Talent 2014 - Britain's Got Talent
7. Budweiser Super Bowl XLVIII Commercial -- "Puppy Love" - Budweiser
8. Devil Baby Attack - DevilsDueNYC
9. Goku vs Superman. Epic Rap Battles of History Season 3. - ERB
10. 10 Hours of Walking in NYC as a Woman - Street HarassmentVideo

Bu yıl en beğenilen müzik videolarında, kadın sanatçılar (ikisi Shakira’dan olmak üzere) 10’da 8 ile üstünlüğünü ilan etti.

1. Katy Perry - Dark Horse (Official) ft. Juicy J - KatyPerryVEVO
2. Enrique Iglesias - Bailando (Español) ft. Descemer Bueno, Gente De Zona - EnriqueIglesiasVEVO
3. Shakira - Can't Remember to Forget You ft. Rihanna - shakiraVEVO
4. Shakira - La La La (Brazil 2014) ft. Carlinhos Brown - shakiraVEVO
5. Jason Derulo - "Wiggle" feat. Snoop Dogg (Official HD Music Video) - Jason Derulo
6. Iggy Azalea - Fancy (Explicit) ft. Charli XCX - iggyazaleamusicVEVO
7. Sia - Chandelier (Official Video)
8. Taylor Swift - Shake It Off
9. Meghan Trainor - All About That Bass
10.Nicki Minaj - Anaconda

Türkiye'de En Çok Neler İzlendi?
1. Yanarım- Karlos Yaren
2. Recep İvedik 4 Fragmanı
3. Shez Long- Sağlam Yatcan- Lassa
4. Pepee Şarkıları - 13 Şarkı Bir Arada -Düşyeri
5. Göğsündeki armayla, hep daha yükseklere!- Türk Hava Yolları
6. Kenan Doğulu’dan Potanın Perilerine Sürpriz!- Garanti
7. İlyas Yalçıntaş - İncir Performansı - X Factor Star Işığı
8. Ali Babanın Çiftliği - Çocuk Şarkısı - Sevimli Dostlar Çocuk Şarkıları
9. Güldür Güldür Hunharca Gülen Adam Show TV [HD] 720p
10. Nil Karaibrahimgil | Kanatlarım Var Ruhumda- Medcezir 01

Müzik Videoları

1. Kalbimin Tek Sahibine- İrem Derici
2. Gülşen feat. Murat Boz - İltimas
3. Doğukan Manço feat. Tuğba Yurt - Sakin Ol
4. Sinan Akçıl - Tabi Tabi
5. Gökhan Türkmen - Çatı Katı (Official Video)
6. Demet Akalın - İlahi Adalet
7. Ravi İncigöz feat. Mustafa Ceceli - Şeker
8. Nazan Öncel feat. Tarkan - Hadi O Zaman
9. Ayse Hatun Onal - Çak Bir Selam
10.Sıla - Yabancı

8 Aralık 2014 Pazartesi

1 Yıllık Blogumun Bana Öğrettikleri

Bu yazı; murat-aktas.com’un yazarı Murat Aktaş tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.

 

Yaklaşık 3 yıldır Blogger ve Blog yazarlığı ile ilgilenmeme rağmen, bugüne kadar sadece kişisel blogumu severek ve isteyerek devam ettirebildim. Aralık ayında bir yaşına giren kişisel blogum henüz emekliyor olsa da bu süre içinde bana Blogger, yazarlık ve Blog dünyası hakkında pek çok şey öğretti. Eminim pek çoğunuzun da hemfikir olduğu bu tecrübeleri listeleyerek tek bir yazıda kısa notlarla paylaşmak istedim. Ayrıca, hepimize faydalı olacak bu listeyi kendi blogumda yayınlamak yerine pek çok blog yazarının üstadı olan Blog Hocam'da paylaşmanın daha mantıklı olacağını düşündüm.

 

551

17 maddede kısa notlarla bir yıllık blogumun bana öğrettiklerine gelecek olursak:

 

1. Asla Google'ı Kandırabileceğinizi Sanmayın!

 

Yazılarda fazlaca etiket kullanarak, kopya içerik paylaşarak, Adsense reklamlarına farklı mecralar aracılığıyla tıklamaya çalışarak Google'ı kandırabileceğinizi sanmayın. Google robotlarını bir kaç kez kandırabilseniz de er-geç fark edileceğinizi unutmayın. Bu blog yazarken öğrendiğim ilk gerçek oldu.

 

2. Mutlaka Sade Bir Şablonla Başlayın

 

Blog yazarlığına henüz başlayan veya yeni başlayacak biriyseniz mutlaka sade ve basit şablonlarla başlayın. Bu şekilde hem blogunuz karışık gözükmeyecek, hem de siz onu düzenlemeye çalışırken zorlanmayacaksınız.

 

3. Samimiyetle Ciddiyet Arasındaki Çizgide Kalın

 

Bazı bloglar içeriği itibariyle çok ciddi veya samimi yazılar içerebilir ancak, konu her ne olursa olsun çok samimi bir yazı okuyucu için ehemmiyet verici olmayacaktır. Ayrıca çok ciddi yazılar da ne kadar dolu, faydalı ve bilgilendirici olursa olsun okuyucuyu sıkacaktır. Yazılarınızda samimiyetle ciddiyet arasında bir çizgide kalmaya gayret edin.

 

4. Blogunuzdan Kısa Zamanda Büyük Paralar Kazanabileceğiniz Hayalini Unutun

 

Dünya üzerinde her dakika açılan yüzlerce blog belki de sadece bu hayalin gerçek olmadığı öğrenildiği için kapanıyor. Blogunuzdan para kazanma hayaliniz elbette olsun, ama bunun hemen olmayacağını ve bir anda büyük paralar kazanamayacağınızı, ayrıca bunun için gerekli zamanı beklemeyi de bilin. Daha en başta kendinizi buna şartlandırırsanız sizin blogunuz bu hayale kapılıp ölü doğan on binlerce blogdan biri olmayacaktır.

 

5. İnsanların Önyargılarını Kırmanın Zor Olduğunu Bilin

 

Yazılarınızda insanların ön yargılarını kırmanın zor olduğu konularda diretmeyin. İnsanların farklı düşündükleri konularda(din, siyaset, yaşam tarzı vb.) yazı yazarken ayrıştırıcı değil kucaklayıcı olmaya dikkat edin.

 

6. Uzun Yazılarınızı Alt Başlıklara Bölün

 

Hemen herkes uzun yazıları okumaktan nefret eder. Ancak yazınızı alt başlıklara bölerseniz; hem daha ilgi çekici olacak, hem olduğundan daha kısa gözükecek hem de okuyucuyu sıkmayacaktır. Ayrıca yazınızın alt başlıklarını kategori şeklinde oluşturmanız hem okuyucuyu istediği konuya yönlendirecek, hem de alt başlıkları titizlikle tarayan Google botları sayesinde blogunuz aramalarda üst sıralara bir adım daha yaklaşacaktır.

 

7. Okuyucunun Faydasını Gözetin

 

Paylaştığınız yazıların başkaları tarafından okunacağını göz önünde bulundurarak yazılarınızda pragmatist(faydacı) olun. Okuyucunun faydalanacağı içerikler üretmeye, onları bilgilendirmeye çalışın. Bir blogun okuyucu nezdindeki kalitesini belirleyen en önemli etmen faydalı içerik üretmesidir.

 

8. İşinize Yarayabilecek Bazı Araçları Kesinlikle Öğrenin

 

Blog yazarken işinize yarayabilecek pek çok araç var ancak bunların hepsini öğrenmeniz ve uygulamanız mümkün olmayacaktır. Bunun yerine işinize yarayacak olanların sade ve kullanışlı olanlarını seçmeniz sizi pek çok konuda zaman kaybından ve sıkıntıdan kurtaracaktır. Bu konuda benim hazırladığım "Bloglar İçin Yararlı 10 Ücretsiz Online Araç" yazımı ya da Blog Hocam'ın "Blog Araçları" kategorisindeki yazılarını inceleyebilirsiniz.

 

9. SEO'ya Kafanızı Fazla Yormayın

 

SEO çalışmaları bloglar için çok gerekli olabilir ancak bunu paranoya haline getirmeyin. Giriş seviyesi SEO bilgisi sizi idare edecektir, daha çok içeriğinizin kalitesine dikkat edin, devamı gelecektir.

 

10. Blogunuzun Size Paradan Daha Değerli Şeyler Kazandırabileceğini Unutmayın

 

En önemli konulardan biri olsa da her şeyin para olmadığını çok iyi biliyorsunuz. Blogunuza gelen teşekkür yorumlarını sürekli okuyun ve kendinizle gururlanın. Sizden yardım talep eden mailleri gördüğünüzde insanlara yararlı olduğunuzun farkına vararak sevinin. İyi ve uzun vadeli bir blogun blog dünyasında "marka" olabileceğini, günün birinde insanların sizin blogunuzu ve/veya şahsınızı parmakla gösterebileceğini unutmayın. Farklı bir bakış açısı için Blog Hocam'ın "Blog Yazmanın Bana Kazandırdıkları" yazısına göz atabilirsiniz.

 

11. Blogunuz İçin Analiz Yapın

 

Blogunuzu geliştirmek, blog dünyasındaki yerinizi öğrenmek ve kendinizi yönlendirmek için Analiz yapmayı öğrenin. Bunun için SWOT Analizi, SEO Analizi ve Google Adwords Kelime Planlayıcısı gibi yöntem ve araçları kullanmayı öğrenin ve bunları uygulayın. Blogunuzun SWOT ve SEO analizini en az 3 ayda bir yapın.

 

12. Her Sosyal Medya Sitesinde Yer Almaya Çalışmayın

 

Sosyal medya, blogların tanınması ve hit alması açısından çok önemli olsa da onunla ilgili yanlış kararlar sizi zora sokabilir. Her sosyal medya sitesinde hesap açmayın, hangilerinin blogunuz için daha yararlı olabileceğine karar verin ve sadece onları kullanın. Her mecrada yer almaya çalışırsanız hiçbirinden gerekli ve yeterli verimi alamazsınız. Sadece bir kaç tanesini kullanın ve bu alanlarda her zaman faal olmaya çalışın.

 

13. Okuyuculara Değerli Olduklarını Hissettirin

 

Okuyucular blogların can damarıdır. Onlara değer verin ve değerli olduklarını hissettirin. Bütçeniz elverdiğince belirli zamanlarda küçük yarışmalar düzenleyip mütevazi hediyeler dağıtın. Ya da eğer kitap yazmak gibi bir düşünceniz varsa PDF şeklinde bir kopyasını abonelerinize hediye edin. Bütçeniz ve zamanınıza göre farklı şeyler de düşünebilirsiniz.

 

14. Blogunuzda Yenilik Yaparken İyi Düşünün

 

İnsanlar eskiye aşina oldukları için bazen yeniyi yadırgayabilirler. Blogunuz için büyük bir yenilik yapmayı düşündüğünüzde bunu hemen uygulamak yerine zamana yayın ve yavaş yavaş gerçekleştirin. Yaptığınız yenilikler ve özellikle nedenleri hakkında sadık okuyucunuzu bilgilendirin. Hatta okuyuculardan fikir alın.

 

15. İyi Bilmediğiniz Konularda Asla Yazmayın

 

Blog açmak bir dakikanızı alsa da içerik üretmek yani yazma eylemi başlı başına bir sanattır. Hatta yazma konusunda çok iyi olsanız bile neyi yazmanız ve yazmamanız gerektiğini iyi belirleyin. Tam olarak vakıf olamadığınız konularda içerik yazmaktan sakının. Konu hakkında derin ve kapsamlı bir araştırma yapın, yeterli donanıma sahip olduğunuza kendinizi hemen inandırmayın, mutlaka bilmediğiniz bir şeyler olduğuna inanın.

 

16. Yazılarınızı Planlı ve Programlı Yayınlayın

 

Yazılarınızı giriş, gelişme ve sonuç bölümleriyle oluşturup alt başlıklarla destekleyin. Hangi yazıyı ne zaman paylaşacağınıza dair bir takvim programı oluşturun. Mümkünse yazılarınızı internet aleminin en yoğun olduğu 13:00 ile 17:00 saatleri arasında yayınlayın.

 

17. Fark Yaratmaya Çalışın

 

Blogunuzun genel konusuna uygun farklı bakış açıları geliştirin ve bunların üzerinde kafa yorun. Bu farklı bakış açıları rakiplerinizden farkınızı ortaya koyan ve sizi zamanla "marka" yapan oluşumlara dönüşecektir. Günde en az 10-15 dakika blogunuzu nasıl geliştirebileceğinize ve neler yapabileceğinize yönelik beyin fırtınası yapın. Analitik düşünmeye çalışın.

 

Bunlar benim edindiğim kazanımlar ve öğrenimler, peki size blogunuz neler öğretti?

 

 

Yazar Hakkında: Murat Aktaş; kişisel blogum www.murat-aktas.com'da başta Tarih, Edebiyat, Teknoloji ve Şiir olmak üzere pek çok farklı konuda yazılar ve makaleler paylaşıyorum. Ayrıca pek ilgilenemesem de ara sıra güncelleyebildiğim İngilizce bir Foto Blogum var. 23 yaşında bir Tarih bölümü son sınıf öğrencisiyim. Daha önce Blog Hocam için yazdığım "Instagram Fotoğrafları Bloga Nasıl Eklenir?"yazısına da göz atabilirsiniz.

1 Aralık 2014 Pazartesi

Bloğunuz Mutfağınızdır

Her zamanki gibi elimde kahvem internette bloğumu daha nasıl geliştirebilirim, kolay okunmasını nasıl sağlayabilirim, son dönemlerde yeni çıkmış bloğuma ekleyebileceğim yararlı gadgetlar var mı diye araştırma yapıyordum ki Blog Hocam’a rastladım. Bugüne kadar rastlaşmamış olmamızı da anlayamadım, geç keşfettiğim için üzüldüm.

 

Hemen okumaya başladım tıpkı uzun süre koşmuş da ilk gördüğü çeşmeden kana kana su içen biri gibi yazıları yalayıp yutmaya başladım derken konuk yazar köşesini gördüm. Hem bir yazar hem de bir okuyucu olarak en rahatsız olduğum konuyu yazmaya karar verdim.

 

bloghocam1

 

Yaklaşık 2 senedir bilfiil bloğumu yazıyorum. Blog yazarlığının ise iki bölümden oluştuğuna inanıyorum. Bunlardan bir tanesi üretim kısmı ki bu kısmımda bloğunuza hayat verecek yazıları hazırlama, düzenleme kısmı var yani işin mutfağı. Diğer kısmı ise hazırladığınız bu yemekleri sunacağınız vitrininiz; sonuçta ne kadar güzel yemekler hazırlarsanız hazırlayın eğer vitrininiz kötüyse kimse mutfağınıza girip yemeklerinizin tadına bakmak istemeyecektir.

 

Bu tam aksi içinde geçerlidir harika bir vitrininiz vardır ama yemekleriniz berbattır, o zaman da vitrininize aldanan iki üç kişi mutfağınıza girecek ama girmesiyle çıkması bir olacaktır. Belli bir zaman sonra da kötü ününüz yayılacak hakkınızda vitrini çok güzel ama yemekleri berbat sakın gitmeyin diyeceklerdir.

 

İşin püf noktası bu ikisi arasındaki dengeyi sağlayabilmektir. Okunası bir blog için hem lezzetli yemekler hem de güzel bir vitrin gerekmektedir. Peki güzel vitrin demek sağda solda yanan ışıklar, büyük puntolar, gereksiz gadgetlar, siz mouse imlecini hareket ettirdikçe ekranda dolaşan bir yıldız yada ekranda sürekli akan kar taneleri midir ? Hayır, tam aksine şık bir mutfak, vitrinin dikkatinizi dağıtmasına izin vermeden yemeği seyredebildiğiniz bir yerdir. Temizdir, ferahdır , görünce içiniz açılır, şöyle kafanızı içeri uzatıp o akşamın menüsü neymiş bakmak istersiniz. Bu yüzden çiçekli , allı güllü yada koyu renkli arka planlar yerine açık renkli ve mümkünse desensız blogger temalarını tercih etmelisiniz.

 

Bloggerın bize sunduğu hizmetlerin elbette ki sınırları vardır; bu yüzden tasarımınızı yaparken manuel olarak kendinizde bazı eklemeler yapabilmeli bloğunuzu okuyucuların oradan oraya savrulacağı dağınık bir tezgah olmaktan kurtarıp; orayı aradıklarını kolayca bulabilecekleri bir yere dönüştürebilirsiniz. Bunu oluştururken de kendinizi baz almalısınız şöyle ki ben bir bloğa hatta bir internet sitesine girdiğimde nelerden hoşlanıp nelerden rahatsız olurum sorularını kendinize sorarak ve bu cevaplardan yola çıkarak yalın ancak kaliteli içerik yaratan bloglar oluşturabilirsiniz.

 

bloghocam5.jpg

 

Bloggerın özelliklerini yavaş yavaş keşfettikten ve bunlar üzerinde kendim hafif hafif oynamaya başladıktan sonra ‘sayfalar’ sekmesini kullanarak bloğumdaki ana konuları ayrı ayrı kümelediğim bir yapı oluşturdum ve bu hem yazılarımın okuyucu tarafından atlanmadan birebir okunabilmelerini sağladı hem de derli toplu bir görünüm oluşturdu. Unutmayın ki okuyucunuz bloğunuza girdiğinde aradığı bir bilgi için ilgisini çekmeyen onlarca yazı ile cebelleşmek zorunda kalmamalı hemen ilgi alanı olan konu ve bu konuya yakın yazıları bulabilmelidir.

 

Tavsiyem blog sahiplerinin içerik oluştururken gösterdikleri özeni bloglarının tasarımları içinde göstermeleridir. Aslında tüm misafir konukların ve blog hocamın birçok yazısında altını çizdiği gibi blog işi ciddi emek isteyen bir iş. Okuyucu sayısının fazlalığı, bilinirliğin artması gibi şeyler ise siz ortaya iyi bir iş çıkarınca otomatikman gelecektir. Takipçi yada izleyici sayısını arttırmak içinse her önünüze gelen blog yazısına ‘cicim seni takibe aldım bana da beklerim’ ‘şekerim seni izliyorum sen de gel beni izle’ yazmak yerine, ilgi alanınıza giren yazılara kaliteli yorumlar bırakarak blog sahibinin sizin hakkınızda merak duymasını sağlayarak yazarı bloğunuza çekebilirsiniz.

 

Bloğu şirketiniz gibi düşünün para kazanın veya kazanmayın burasını bir iş yeri gibi hayal ederseniz ve her iş gibi blog yazmanın da bir adabı ve ciddiyeti olduğunu düşünürseniz ve bunu uygulamaya geçirirseniz başarılı olmama ihtimaliniz yoktur. Bu arada hepimiz bloglarımızı özgür olduğumuz ve bize ait olan yegâne alanlar olarak görüyoruz. Ciddi blog yazmak kendinizi sıkıcı bir işin altına sokmak değildir. Ciddi blog yazmak belkide dünyanın en eğlenceli konularını sistematik ve okuyucuyu yormayan bir şekilde paylaşmaktır. Unutmayın bloğunuz sizin mutfağınız; güzel yemekleriniz ve güzel bir mutfağınız olursa ayakta bekleyen onlarca müşteriniz olabilir.

 

Eğer yazım yayınlanmaya uygun görülürse ve siz bu yazıyı okuyorsanız bende sizleri mutfağıma beklerim. Benim mutfakta doğrular neler, yanlışlar neler bakıp fikir verenler olursa dünyanın en mutlu insanı olurum. Çünkü eleştirildikçe daha iyiye gideceğimize olan inancım sonsuzdur.

 

Yazar Hakkında: Zeynep Harikalar Diyarında, 2012’den beri bloğunu yazmaktadır. Banner’ından, tasarımına kadar bloğunun her şeyiyle kendisi ilgilenir. Burası kendin-yap ( DIY) projelerinin ağırlıklı olduğu ama dikiş, doğum günü ve süsleme konularında okuyucular ile ücretsiz birçok bilgi ve görselin paylaşıldığı neşeli bir blogdur.